Ye-Kaf-Nun     ي ق ن
certainty, surely, of a certainty, to be sure/certain/obvious, to ascertain, one who is certain.
  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 28 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
1 kez   مُسْتَيْقِنِين
5 kez   مُّوقِنِين
8 kez   يَقِين
12 kez   يُوقِنُ
2 kez   ٱسْتَيْقَنَتْ
Kökten (مُسْتَيْقِنِين) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 45:32  بِمُسْتَيْقِنِينَ    bimusteyḳinīne    inananlardan  
İsim   İstif’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Mecrûr İsim   

Câsiye  Suresi 32. Ayet
وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِنْ نَظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ (32)

32. "Allah'ın vadi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, demiştiniz.
Kökten (مُّوقِنِين) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 6:75  الْمُوقِنِينَ    l-mūḳinīne    inananlar-  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Mecrûr İsim   

En’âm  Suresi 75. Ayet
وَكَذَٰلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ (75)

75. Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk.
 26:24  مُوقِنِينَ    mūḳinīne    gerçekten inanan kimseler  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Mansûb İsim   

Şu’arâ  Suresi 24. Ayet
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ (24)

24. Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.
 32:12  مُوقِنُونَ    mūḳinūne    kesin olarak inandık  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Merfû` İsim   

Secde  Suresi 12. Ayet
وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُءُوسِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ (12)

12. O günahkarların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, "Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık" diyecekleri zamanı bir görsen!
 44:7  مُوقِنِينَ    mūḳinīne    kesin olarak inanıyor  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Mansûb İsim   

Duhân  Suresi 7. Ayet
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ (7)

7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
 51:20  لِلْمُوقِنِينَ    lilmūḳinīne    kesin inanacaklar için  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Mecrûr İsim   

Zâriyât  Suresi 20. Ayet
وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِلْمُوقِنِينَ (20)

20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ayetler vardır.
Kökten (يَقِين) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 4:157  يَقِينًا    yeḳīnen    yakinen  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mansûb İsim   Belirsiz   

Nisâ  Suresi 157. Ayet
وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْ ۚ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ ۚ مَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّ ۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا (157)

157. Ve "Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük" demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.
 15:99  الْيَقِينُ    l-yeḳīnu    yakîn  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Merfû` İsim   Belirsiz   

Hicr  Suresi 99. Ayet
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ (99)

99. Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
 27:22  يَقِينٍ    yeḳīnin    gerçek  
Sıfat   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 22. Ayet
فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَإٍ بِنَبَإٍ يَقِينٍ (22)

22. Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.
 56:95  الْيَقِينِ    l-yeḳīni    kesin  
Sıfat   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Vâkı’a  Suresi 95. Ayet
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ (95)

95. Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.
 69:51  الْيَقِينِ    l-yeḳīni    kesin  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Hâkka  Suresi 51. Ayet
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ (51)

51. Ve o, gerçekten kat'i bilginin ta kendisidir.
 74:47  الْيَقِينُ    l-yeḳīnu    ölüm  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Merfû` İsim   Belirsiz   

Müddessir  Suresi 47. Ayet
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ (47)

47. Sonunda bize ölüm geldi çattı.
 102:5  الْيَقِينِ    l-yeḳīni    kesin  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Tekâsür  Suresi 5. Ayet
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ (5)

5. Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız,
 102:7  الْيَقِينِ    l-yeḳīni    kesin olarak  
İsim   İf’al Kalıbı   Etken   Eril, Tekil   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Tekâsür  Suresi 7. Ayet
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ (7)

7. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz.
Kökten (يُوقِنُ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 2:4  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesinlikle inanırlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Bakara  Suresi 4. Ayet
وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (4)

4. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.
 2:118  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    bilmek isteyen  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Bakara  Suresi 118. Ayet
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ ۗ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْ ۘ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ ۗ قَدْ بَيَّنَّا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (118)

118. Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apaçık gösterdik.
 5:50  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    iyi bilen  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Mâide  Suresi 50. Ayet
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ ۚ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (50)

50. Yoksa onlar (İslam öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?
 13:2  تُوقِنُونَ    tūḳinūne    kesin olarak inanırsınız  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   2. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 2. Ayet
اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۖ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى ۚ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ يُفَصِّلُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ (2)

2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip ayetleri açıklamaktadır.
 27:3  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesin olarak inanırlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 3. Ayet
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (3)

3. Onlar ki, namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar.
 27:82  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    inanmıyorlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 82. Ayet
وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِآيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ (82)

82. O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dabbe (mahluk) çıkarırız da, bu onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.
 30:60  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    inanmayanlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Rûm  Suresi 60. Ayet
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ (60)

60. (Resulüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vadi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
 31:4  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesin olarak inanırlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Lokman  Suresi 4. Ayet
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (4)

4. O kimseler, namazı kılarlar, zekatı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
 32:24  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesinlikle inanıyor  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Secde  Suresi 24. Ayet
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا ۖ وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ (24)

24. Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik.
 45:4  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesin olarak inanan  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Câsiye  Suresi 4. Ayet
وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَابَّةٍ آيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (4)

4. Sizin yaratılışınızda ve (Allah'ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.
 45:20  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    kesin olarak inanan  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Câsiye  Suresi 20. Ayet
هَٰذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (20)

20. Bu (Kur'an), insanlar için basiret nurları, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.
 52:36  يُوقِنُونَ    yūḳinūne    onlar düşünüp inanmazlar  
Fiil   İf’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Tûr  Suresi 36. Ayet
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَ (36)

36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.
Kökten (ٱسْتَيْقَنَتْ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 27:14  وَاسْتَيْقَنَتْهَا    vesteyḳanethā    kanaat getirdiği halde  
Fiil   İstif’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Dişil, Tekil   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 14. Ayet
وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا ۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ (14)

14. Kendileri de bunlara yakinen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!
 74:31  لِيَسْتَيْقِنَ    liyesteyḳine    iyice inansın diye  
Fiil   İstif’al Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Müddessir  Suresi 31. Ayet
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ (31)

31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkarcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını atrttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.