KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
أَلَا elā iyi bil ki  
لِلَّهِ lillahi yalnız Allah’ındır  
الدِّينُ d-dīnu din د ي ن
الْخَالِصُ l-ḣāliSu halis خ ل ص
وَالَّذِينَ velleƶīne ve kimseler  
اتَّخَذُوا tteḣaƶū edinen ا خ ذ
مِنْ min  
دُونِهِ dūnihi O’ndan başka د و ن
أَوْلِيَاءَ evliyāe dostlar و ل ي
مَا  
نَعْبُدُهُمْ neǎ’buduhum biz bunlara tapmıyoruz ع ب د
إِلَّا illā dışıda bir sebeple  
لِيُقَرِّبُونَا liyuḳarribūnā bizi yaklaştırmaları ق ر ب
إِلَى ilā  
اللَّهِ llahi Allah’a  
زُلْفَىٰ zulfā daha yakın ز ل ف
إِنَّ inne şüphesiz ki  
اللَّهَ llahe Allah  
يَحْكُمُ yeHkumu hükmünü verecektir ح ك م
بَيْنَهُمْ beynehum onlar arasında ب ي ن
فِي  
مَا ne ki  
هُمْ hum onlar  
فِيهِ fīhi onun hakkında  
يَخْتَلِفُونَ yeḣtelifūne ayrılığa düşüyorlar خ ل ف
إِنَّ inne şüphesiz ki  
اللَّهَ llahe Allah  
لَا  
يَهْدِي yehdī doğru yola iletmez ه د ي
مَنْ men olanı  
هُوَ huve o  
كَاذِبٌ kāƶibun yalancı ك ذ ب
كَفَّارٌ keffārun nankör ك ف ر
TÜRKÇE OKUNUŞ
3. elâ lillâhi-ddînü-lḫâliṣ. velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. mâ na`büdühüm illâ liyüḳarribûnâ ile-llâhi zülfâ. inne-llâhe yaḥkümü beynehüm fî mâ hüm fîhi yaḫtelifûn. inne-llâhe lâ yehdî men hüve kâẕibün keffâr.
DİYANET VAKFI
3. Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.
DİYANET İŞLERİ
3. Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez.
ELMALILI HAMDI YAZIR
3. İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
3. Bilin ki özden kulluk, yalnız Allah'a olur, ondan başka mabutlar kabul edenler, biz derler, onlara, ancak bizi Allah'a yakınlaştırıp manevi bir yakınlık derecesine ulaştırırsınlar diye tapıyoruz; şüphe yok ki Allah, ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hükmeder; şüphe yok ki Allah, yalan söyleyen ve kafirlikte ileri giden hiçbir kimseyi doğru yola sevketmez.
ALİ BULAÇ
3. Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
SÜLEYMAN ATEŞ
3. İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinerek: "Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırmaları için tapıyoruz," diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.
GÜLTEKİN ONAN
3. Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Tanrı'nındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz bunlara bizi Tanrı'ya daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Tanrı, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Tanrı, yalancı kafirleri hidayete erdirmez.
SUAT YILDIRIM
3. İyi bilin ki halis din, yani bütün gönlüyle candan itaat, yalnız Allah'a yapılır. Allah’tan başka birtakım hâmiler edinerek: “Biz onlara sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” diyenlere gelince, elbette Allah, onların hakkında ihtilaf ettikleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Allah yalancılığı, nankörlük ve kâfirliği huy edinenleri hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz. (16,36; 21,25; 18,110; 34,40-41)