KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
وَقَالَ ve ḳāle şöyle dedi ق و ل
الشَّيْطَانُ ş-şeyTānu şeytan ش ط ن
لَمَّا lemmā ne zaman ki  
قُضِيَ ḳuDiye bitirildi ق ض ي
الْأَمْرُ l-emru ا م ر
إِنَّ inne şüphesiz  
اللَّهَ llahe Allah  
وَعَدَكُمْ veǎdekum size va’detti و ع د
وَعْدَ veǎ’de va’di و ع د
الْحَقِّ l-Haḳḳi gerçek ح ق ق
وَوَعَدْتُكُمْ ve veǎdtukum ve ben de size va’dettim و ع د
فَأَخْلَفْتُكُمْ feeḣleftukum ama ben sözümden caydım خ ل ف
وَمَا vemā ve yoktur  
كَانَ kāne ك و ن
لِيَ liye benim  
عَلَيْكُمْ ǎleykum size karşı  
مِنْ min hiç  
سُلْطَانٍ sulTānin bir gücüm س ل ط
إِلَّا illā başka  
أَنْ en  
دَعَوْتُكُمْ deǎvtukum sizi davet etmekten د ع و
فَاسْتَجَبْتُمْ festecebtum siz de da’vetime koştunuz ج و ب
لِي benim  
فَلَا felā o halde  
تَلُومُونِي telūmūnī beni kınamayın ل و م
وَلُومُوا velūmū fakat kınayın ل و م
أَنْفُسَكُمْ enfusekum kendi kendinizi ن ف س
مَا ne  
أَنَا enā ben  
بِمُصْرِخِكُمْ bimuSriḣikum sizi kurtarabilirim ص ر خ
وَمَا ve mā ne de  
أَنْتُمْ entum siz  
بِمُصْرِخِيَّ bimuSriḣiyye beni kurtarabilirsiniz ص ر خ
إِنِّي innī şüphesiz ben  
كَفَرْتُ kefertu reddetmiştim ك ف ر
بِمَا bimā  
أَشْرَكْتُمُونِ eşraktumūni beni ortak koşmanızı ش ر ك
مِنْ min  
قَبْلُ ḳablu önceden ق ب ل
إِنَّ inne doğrusu  
الظَّالِمِينَ Z-Zālimīne zalimler ظ ل م
لَهُمْ lehum onlar için vardır  
عَذَابٌ ǎƶābun bir azab ع ذ ب
أَلِيمٌ elīmun acıklı ا ل م
TÜRKÇE OKUNUŞ
22. veḳâle-şşeyṭânü lemmâ ḳuḍiye-l'emru inne-llâhe ve`adeküm va`de-lḥaḳḳi veve`attüküm feaḫleftüküm. vemâ kâne liye `aleyküm min sülṭânin illâ en de`avtüküm festecebtüm lî. felâ telûmûnî velûmû enfüseküm. mâ ene bimuṣriḫiküm vemâ entüm bimuṣriḫîy. innî kefertü bimâ eşraktümûni min ḳabl. inne-żżâlimîne lehüm `aẕâbün elîm.
DİYANET VAKFI
22. (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkara) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.
DİYANET İŞLERİ
22. İş olup bitince, şeytan: "Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır" der.
ELMALILI HAMDI YAZIR
22. İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim." Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
22. İş olup bitince Şeytan der ki: Şüphe yok ki Allah, gerçek olarak vaitte bulundu size. Ben de size vaat ettim ama vaadimde durmadım ve zaten de size karşı bir gücümkuvvetim yoktu, ancak sizi davet ettim, siz de icabet ettiniz bana; beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ne benim size bir yardımım dokunabilir, ne sizin bana bir yardımınız dokunabilir. Zaten daha önceden de beni ona eş tutmanızı tanımamıştım ben. Şüphe yok ki zulmedenlere elemli bir azap var.
ALİ BULAÇ
22. İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."
SÜLEYMAN ATEŞ
22. İş bitirildikten sonra şeytan (onlara) şöyle dedi: "Allah size gerçek va'detti, ben de size va'dettim ama ben sözümden caydım! Benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Sadece sizi (küfür ve isyana) davet ettim. Siz de benim da'vetime koştunuz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni (Allah'a) ortak koşmanızı da tanımamıştım zaten. Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!"
GÜLTEKİN ONAN
22. Buyruk yerine-getirilince / tamamlanınca / bitirilince (kaza) şeytan der ki: "Doğrusu, Tanrı size gerçek olan vaadi vaadetti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım (küfr). Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır.
SUAT YILDIRIM
22. Hesaplar görülüp iş tamamlanınca Şeytan onlara şöyle diyecek: “Allah size doğru vaadde bulundu. Ben de size bir şeyler vaad ettim, ama sözümden caydım.Doğrusu, benim size istediğimi yaptıracak bir gücüm yoktu.Sadece ben sizi dâvet ettim, siz de çağrımı kabul ettiniz. O halde beni ayıplamayın, kendi kendinizi kınayın.Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben, sizin daha önce beni Allah'a şerik yapmanızı da reddetmiştim.” Elbette, böyle zalimlerin hakkı gayet acı bir azaptır. (4,120; 59,16)