KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
وَقَطَّعْنَاهُمُ ve ḳaTTaǎ’nāhumu ve biz onları ayırdık ق ط ع
اثْنَتَيْ ṧnetey iki oniki ث ن ي
عَشْرَةَ ǎşrate on oniki ع ش ر
أَسْبَاطًا esbāTen kabileye س ب ط
أُمَمًا umemen ümmetler halinde ا م م
وَأَوْحَيْنَا ve evHaynā vahyettik و ح ي
إِلَىٰ ilā  
مُوسَىٰ mūsā Musa’ya  
إِذِ iƶi zaman  
اسْتَسْقَاهُ stesḳāhu su istediği س ق ي
قَوْمُهُ ḳavmuhu kavmin ق و م
أَنِ eni diye  
اضْرِبْ Drib vur ض ر ب
بِعَصَاكَ biǎSāke asanla ع ص و
الْحَجَرَ l-Hacera taşa ح ج ر
فَانْبَجَسَتْ fenbeceset ve fışkırdı ب ج س
مِنْهُ minhu ondan taştan  
اثْنَتَا ṧnetā iki oniki ث ن ي
عَشْرَةَ ǎşrate on oniki ع ش ر
عَيْنًا ǎynen göze ع ي ن
قَدْ ḳad şüphesiz  
عَلِمَ ǎlime bildi ع ل م
كُلُّ kullu her ك ل ل
أُنَاسٍ unāsin kabile ا ن س
مَشْرَبَهُمْ meşrabehum içeceği yeri ش ر ب
وَظَلَّلْنَا ve Zellelnā ve gölge yaptık ظ ل ل
عَلَيْهِمُ ǎleyhimu üzerlerine  
الْغَمَامَ l-ğamāme bulutla غ م م
وَأَنْزَلْنَا ve enzelnā ve indirdik ن ز ل
عَلَيْهِمُ ǎleyhimu onlara  
الْمَنَّ l-menne kudret helvası م ن ن
وَالسَّلْوَىٰ ve sselvā ve bıldırcın eti س ل و
كُلُوا kulū yeyin ا ك ل
مِنْ min -dan  
طَيِّبَاتِ Tayyibāti güzel olanlar- ط ي ب
مَا şeylerden  
رَزَقْنَاكُمْ razeḳnākum sizi rızıklandırdığımız ر ز ق
وَمَا ve mā ama  
ظَلَمُونَا Zalemūnā onlar bize zulmetmediler ظ ل م
وَلَٰكِنْ velākin fakat  
كَانُوا kānū onlar ك و ن
أَنْفُسَهُمْ enfusehum kendi kendilerine ن ف س
يَظْلِمُونَ yeZlimūne zulmediyorlardı ظ ل م
TÜRKÇE OKUNUŞ
160. veḳaṭṭa`nâhümü-ŝnetey `aşrate esbâṭan ümemâ. veevḥaynâ ilâ mûsâ iẕi-stesḳâhü ḳavmüh eni-ḍrib bi`aṣâke-lḥacer. fembeceset minhü-ŝnetâ `aşrate `aynâ. ḳad `alime küllü ünâsim meşrabehüm. veżallelnâ `aleyhimü-lgamâme veenzelnâ `aleyhimü-lmenne vesselvâ. külû min ṭayyibâti mâ razaḳnâküm. vemâ żalemûnâ velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.
DİYANET VAKFI
160. Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin. "Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
DİYANET İŞLERİ
160. Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: "Asanla taşa vur" diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin" dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
ELMALILI HAMDI YAZIR
160. Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
160. Onları on iki kabileye, on iki topluluğa böldük ve kavmi, Musa'dan su isteyince ona, sopanla taşa vur diye vahyettik, derken o taştan on iki kaynak aktı. Her topluluk, su içecekleri kaynağı belledi ve onları bulutla gölgelendirdik, onlara kudret helvasıyla bıldırcın kuşu indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerini yiyin dedik. Onlar bize zulmedemediler, ancak kendilerine zulmettiler.
ALİ BULAÇ
160. Biz onları (İsrailoğulları’nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asan'la taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik:) "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar Bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.
SÜLEYMAN ATEŞ
160. Biz onları (Ya'kub'un oniki oğlundan gelen) oniki torun kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya: "Asanla taşa vur!" diye vahyettik. Taştan oniki göze fışkırdı. Her kabile içeceği yeri bildi. (Ayrıca) üzerlerine bulutla gölge yaptık ve onlara kudret helvasıyle bıldırcın eti indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin!" (dedik). Ama onlar (saptılar, haksızlık ettiler. Böylece onlar) bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.
GÜLTEKİN ONAN
160. Biz onları (İsrailoğullarını) on iki torun ümmete ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asanla taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik:) "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar bize zulmetmedi, ancak kendi nefslerine zulmediyorlardı.
SUAT YILDIRIM
160. Biz onları on iki kabileye, on iki topluluğa ayırdık.Halkı kendisinden su istediğinde Mûsâ'ya: “Asanı taşa vur!” diye vahyettik.Derhal on iki pınar fışkırdı. Her kabile su alacağı yeri öğrendi.Bulutu da üzerlerine gölgelik yaptık.Kendilerine kudret helvasıyla bıldırcın da indirdik ve dedik ki:“Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyiniz!” Fakat onlar emrimizi dinlememekle Bize değil, asıl kendilerine zulmediyorlar, kendilerine yazık ediyorlardı.