Ayn-Kaf-Be     ع ق ب
başarılı olmak, yerini almak, sonrasında gelmek, ayak basmak, izlemek, ardından gelmek, hemen arkasından gelmek, bir kimseyi çok yakından takip etmek. Ayağın arka tarafı, topuk, ökçe, ard - soy sop, torun.

akkabe - defalarca gayret etmek, iade etmek, cezalandırmak, bir başkasının adımlarının üzerinden geçmek, izini takip etmek
taakkabe - dikkatlice bilgi toplamak, adım adım izlemek
akab - ölmek, geride çoluk çocuk bırakmak
akabeh - çıkması zor olan yokuş, derin vadiden yüksek dağa çıkan sarp yokuş, dağlardaki sarp yol, müşküllü yokuş, tehlike - sırtlı, arkalı, engebeli - birşeyin hemen arkası
ukbun - başarı.
akub - topuk, oğul, torun, yavrular
ukba - karşılık, misilleme, sonuç, ödül, son, başarı
ikab - günahtan sonra ceza, bir olayın sonucuna veya semeresine bakarak onu erteleyen veya geri çeviren.

Türkçe’ye girmiş türevler : akıbet, akap, müteakip, takip, ukba

Aram ˁaḳbā, Akad iḳbu topuk. ~ İbr yaˁḳōb יעקב «ardından gelen, sonraki», bir erkek adı, Yakup < İbr ˁāḳab עקב izleme, peşinden gitme
  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 80 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
1 kez   أَعْقَبَ
6 kez   عَاقَبَ
20 kez   عِقَاب
8 kez   عَقِب
1 kez   عُقْب
2 kez   عَقَبَة
6 kez   عُقْبَى
32 kez   عَٰقِبَة
1 kez   مُعَقِّب
1 kez   مُعَقِّبَٰت
2 kez   يُعَقِّبْ
Kökten (أَعْقَبَ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 9:77  فَأَعْقَبَهُمْ    feeǎ’ḳabehum    sokmuştur  
Fiil   İf’al Kalıbı   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   

Tevbe  Suresi 77. Ayet
فَأَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فِي قُلُوبِهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَا أَخْلَفُوا اللَّهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ (77)

77. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu.
Kökten (عَاقَبَ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 16:126  عُوقِبْتُمْ    ǔḳibtum    size verilen cezanın  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Nahl  Suresi 126. Ayet
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126)

126. Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
 16:126  عَاقَبْتُمْ    ǎāḳabtum    ceza verecekseniz  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Nahl  Suresi 126. Ayet
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126)

126. Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
 16:126  فَعَاقِبُوا    feǎāḳibū    ceza verin  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   2. şahıs, Eril, Çoğul   Emir Kipi   

Nahl  Suresi 126. Ayet
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126)

126. Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
 22:60  عُوقِبَ    ǔḳibe    yapılan cezanın  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   

Hac  Suresi 60. Ayet
ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ (60)

60. İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.
 22:60  عَاقَبَ    ǎāḳabe    ceza verir de  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   

Hac  Suresi 60. Ayet
ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ (60)

60. İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.
 60:11  فَعَاقَبْتُمْ    feǎāḳabtum    sonra sıra size gelirse  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Mümtehine  Suresi 11. Ayet
وَإِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ إِلَى الْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَآتُوا الَّذِينَ ذَهَبَتْ أَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَا أَنْفَقُوا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ (11)

11. Eğer eşlerinizden biri, sizi bırakıp kafirlere kaçar, siz de (onlarla savaşıp) galip gelirseniz, eşleri gitmiş olanlara (ganimetten), harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.
Kökten (عِقَاب) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 2:196  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Bakara  Suresi 196. Ayet
وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ ۚ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ ۖ وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ ۚ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ ۚ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ ۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ ۗ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ۗ ذَٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (196)

196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır.
 2:211  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Bakara  Suresi 211. Ayet
سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَمْ آتَيْنَاهُمْ مِنْ آيَةٍ بَيِّنَةٍ ۗ وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (211)

211. İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (ayetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir.
 3:11  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Âl-i İmrân  Suresi 11. Ayet
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ (11)

11. (Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar bizim ayetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir.
 5:2  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Mâide  Suresi 2. Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا ۚ وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا ۚ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا ۘ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ ۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (2)

2. Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dini) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.
 5:98  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Mâide  Suresi 98. Ayet
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (98)

98. Biliniz ki Allah'ın cezalandırması çetindir ve yine Allah'ın bağışlaması ve esirgemesi sınırsızdır.
 6:165  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

En’âm  Suresi 165. Ayet
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ ۗ إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ (165)

165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.
 7:167  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    ceza verendir  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

A’râf  Suresi 167. Ayet
وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ ۗ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ ۖ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ (167)

167. Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseler göndereceğini ilan etti. Şüphesiz Rabbin cezayı çabuk verendir. Ve O çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
 8:13  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Enfâl  Suresi 13. Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (13)

13. Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resulüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.
 8:25  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Enfâl  Suresi 25. Ayet
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (25)

25. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.
 8:48  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Enfâl  Suresi 48. Ayet
وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَكُمْ ۖ فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ ۚ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ (48)

48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.
 8:52  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Enfâl  Suresi 52. Ayet
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ ۙ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ (52)

52. (Bunların gidişatı) tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişatı gibidir. (Onlar da) Allah'ın ayetlerini inkar etmişlerdi de Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir.
 13:6  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Ra’d  Suresi 6. Ayet
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمُ الْمَثُلَاتُ ۗ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلْمِهِمْ ۖ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ (6)

6. (Müşrikler) senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Halbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret sahibidir. (Bununla beraber) Rabbinin azabı da çok şiddetlidir.
 13:32  عِقَابِ    ǐḳābi    cezam  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Ra’d  Suresi 32. Ayet
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ (32)

32. Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi de ben inkar edenlere mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. (Görseydin ki) azabım nasılmış!
 38:14  عِقَابِ    ǐḳābi    benim cezamı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

Sâd  Suresi 14. Ayet
إِنْ كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ (14)

14. Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.
 40:3  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Mü’min  Suresi 3. Ayet
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ (3)

3. O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur, dönüş ancak O'nadır.
 40:5  عِقَابِ    ǐḳābi    azabım  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

Mü’min  Suresi 5. Ayet
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ (5)

5. Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!
 40:22  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    cezası  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   

Mü’min  Suresi 22. Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ (22)

22. Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkar etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.
 41:43  عِقَابٍ    ǐḳābin    azab  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Fussilet  Suresi 43. Ayet
مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِنْ قَبْلِكَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍ (43)

43. (Resulüm!) Sana söylenen, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin Rabbin, hem mağfiret sahibi hem de acı bir azap sahibidir.
 59:4  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Haşr  Suresi 4. Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۖ وَمَنْ يُشَاقِّ اللَّهَ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (4)

4. Bu, onların Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması çetindir.
 59:7  الْعِقَابِ    l-ǐḳābi    azabı  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Haşr  Suresi 7. Ayet
مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ ۚ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (7)

7. Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.
Kökten (عَقِب) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 2:143  عَقِبَيْهِ    ǎḳibeyhi    ökçesi  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, İkil   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Bakara  Suresi 143. Ayet
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا ۗ وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ ۚ وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ (143)

143. İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resul'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kabe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.
 3:144  أَعْقَابِكُمْ    eǎ’ḳābikum    ökçelerinizin  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Âl-i İmrân  Suresi 144. Ayet
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ (144)

144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır.
 3:144  عَقِبَيْهِ    ǎḳibeyhi    ökçesi  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, İkil   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Âl-i İmrân  Suresi 144. Ayet
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ (144)

144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır.
 3:149  أَعْقَابِكُمْ    eǎ’ḳābikum    arkanız küfre  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Âl-i İmrân  Suresi 149. Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ (149)

149. Ey iman edenler! Eğer kafirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz.
 6:71  أَعْقَابِنَا    eǎ’ḳābinā    ökçelerimiz  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

En’âm  Suresi 71. Ayet
قُلْ أَنَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا وَنُرَدُّ عَلَىٰ أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَانَا اللَّهُ كَالَّذِي اسْتَهْوَتْهُ الشَّيَاطِينُ فِي الْأَرْضِ حَيْرَانَ لَهُ أَصْحَابٌ يَدْعُونَهُ إِلَى الْهُدَى ائْتِنَا ۗ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ ۖ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ (71)

71. De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkarcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize alemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
 8:48  عَقِبَيْهِ    ǎḳibeyhi    iki ökçesi  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, İkil   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Enfâl  Suresi 48. Ayet
وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَكُمْ ۖ فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ ۚ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ (48)

48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.
 23:66  أَعْقَابِكُمْ    eǎ’ḳābikum    arkanız  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Mü’minûn  Suresi 66. Ayet
قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَ (66)

66. Çünkü ayetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kabe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.
 43:28  عَقِبِهِ    ǎḳibihi    kendinden sonrakiler  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Zuhruf  Suresi 28. Ayet
وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ (28)

28. Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar (onun dinine) dönsünler.
Kökten (عُقْب) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 18:44  عُقْبًا    ǔḳben    akıbet  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Eril   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Kehf  Suresi 44. Ayet
هُنَالِكَ الْوَلَايَةُ لِلَّهِ الْحَقِّ ۚ هُوَ خَيْرٌ ثَوَابًا وَخَيْرٌ عُقْبًا (44)

44. İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur.
Kökten (عَقَبَة) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 90:11  الْعَقَبَةَ    l-ǎḳabete    sarp yokuşa  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Beled  Suresi 11. Ayet
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ (11)

11. Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.
 90:12  الْعَقَبَةُ    l-ǎḳabetu    sarp yokuşun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Beled  Suresi 12. Ayet
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ (12)

12. O sarp yokuş nedir bilir misin?
Kökten (عُقْبَى) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 13:22  عُقْبَى    ǔḳbā    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 22. Ayet
وَالَّذِينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ (22)

22. Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.
 13:24  عُقْبَى    ǔḳbā    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 24. Ayet
سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ ۚ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ (24)

24. (Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).
 13:35  وَعُقْبَى    ve ǔḳbā    ve sonu ise  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 35. Ayet
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۖ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا ۚ تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا ۖ وَعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ (35)

35. Takva sahiplerine vadolunan cennetin özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur. Kafirlerin sonu ise ateştir.
 13:35  عُقْبَى    ǔḳbā    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 35. Ayet
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۖ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا ۚ تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا ۖ وَعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ (35)

35. Takva sahiplerine vadolunan cennetin özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur. Kafirlerin sonu ise ateştir.
 13:42  عُقْبَى    ǔḳbā    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 42. Ayet
وَقَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلَّهِ الْمَكْرُ جَمِيعًا ۖ يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ ۗ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ (42)

42. Onlardan öncekiler de (peygamberlerine) tuzak kurmuşlardı; halbuki bütün tuzaklar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir. Bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olduğunu yakında kafirler bileceklerdir!
 91:15  عُقْبَاهَا    ǔḳbāhā    bu işin sonundan  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Şems  Suresi 15. Ayet
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا (15)

15. (Allah, bu şekilde azap etmenin) akıbetinden korkacak değil ya!
Kökten (عَٰقِبَة) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 3:137  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Âl-i İmrân  Suresi 137. Ayet
قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ (137)

137. Sizden önce nice (milletler hakkında) ilahi kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın ayetlerini) yalan sayanların akıbeti ne olmuş, görün!
 6:11  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

En’âm  Suresi 11. Ayet
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ (11)

11. De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!
 6:135  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

En’âm  Suresi 135. Ayet
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۗ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ (135)

135. De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.
 7:84  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 84. Ayet
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ (84)

84. Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkarların sonu nasıl oldu!
 7:86  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 86. Ayet
وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ كُنْتُمْ قَلِيلًا فَكَثَّرَكُمْ ۖ وَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ (86)

86. Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!
 7:103  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 103. Ayet
ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُوا بِهَا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ (103)

103. Sonra onların ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler; ama, bak ki, fesatçıların sonu ne oldu!
 7:128  وَالْعَاقِبَةُ    vel’ǎāḳibetu    ve sonuç  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 128. Ayet
قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا ۖ إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ ۖ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ (128)

128. Musa kavmine dedi ki: "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır."
 10:39  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonlarının  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Yûnus  Suresi 39. Ayet
بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُحِيطُوا بِعِلْمِهِ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْوِيلُهُ ۚ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ (39)

39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!
 10:73  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonlarının  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Yûnus  Suresi 73. Ayet
فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَائِفَ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ (73)

73. Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; ayetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl oldu!
 11:49  الْعَاقِبَةَ    l-ǎāḳibete    sonuç  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Hûd  Suresi 49. Ayet
تِلْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ ۖ مَا كُنْتَ تَعْلَمُهَا أَنْتَ وَلَا قَوْمُكَ مِنْ قَبْلِ هَٰذَا ۖ فَاصْبِرْ ۖ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ (49)

49. (Resulüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.
 12:109  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Yûsuf  Suresi 109. Ayet
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ ۗ أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۗ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ (109)

109. Senden önce de, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber göndermedik. (Kafirler) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?
 16:36  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Nahl  Suresi 36. Ayet
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ ۚ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ (36)

36. Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tağut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkar edenlerin sonu nasıl olmuştur!
 20:132  وَالْعَاقِبَةُ    vel’ǎāḳibetu    ve akıbet  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Tâ-Hâ  Suresi 132. Ayet
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا ۖ لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا ۖ نَحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ (132)

132. Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takva iledir.
 22:41  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Hac  Suresi 41. Ayet
الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ ۗ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ (41)

41. Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.
 27:14  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 14. Ayet
وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا ۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ (14)

14. Kendileri de bunlara yakinen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!
 27:51  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonucu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 51. Ayet
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ (51)

51. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helak ettik!
 27:69  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 69. Ayet
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ (69)

69. De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkarların akıbeti nice oldu, görün!
 28:37  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Kasas  Suresi 37. Ayet
وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ وَمَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۖ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ (37)

37. Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı akıbetin kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflah olmazlar.
 28:40  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Kasas  Suresi 40. Ayet
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ (40)

40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu!
 28:83  وَالْعَاقِبَةُ    vel’ǎāḳibetu    ve sonuç  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Kasas  Suresi 83. Ayet
تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا ۚ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ (83)

83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.
 30:9  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Rûm  Suresi 9. Ayet
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ ۖ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ (9)

9. Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.
 30:10  عَاقِبَةَ    ǎāḳibete    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Rûm  Suresi 10. Ayet
ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوأَىٰ أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ (10)

10. Sonunda, Allah'ın ayetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların akıbetleri pek fena oldu.
 30:42  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Rûm  Suresi 42. Ayet
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ ۚ كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُشْرِكِينَ (42)

42. (Resulüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.
 31:22  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Lokman  Suresi 22. Ayet
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ ۗ وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ (22)

22. İyi davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu Allah'a varır.
 35:44  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Fâtır  Suresi 44. Ayet
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا (44)

44. Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı aciz bırakacak bir güç vardır. O, bilendir, güçlüdür.
 37:73  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Sâffât  Suresi 73. Ayet
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ (73)

73. Uyarılanların akıbetinin ne olduğuna bir bak!
 40:21  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Mü’min  Suresi 21. Ayet
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ (21)

21. Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın gazabından koruyan da olmadı.
 40:82  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Mü’min  Suresi 82. Ayet
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ (82)

82. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
 43:25  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Zuhruf  Suresi 25. Ayet
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ (25)

25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?
 47:10  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonunun  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Muhammed  Suresi 10. Ayet
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ۖ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا (10)

10. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kafirlere de onların benzeri vardır.
 59:17  عَاقِبَتَهُمَا    ǎāḳibetehumā    sonları  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Haşr  Suresi 17. Ayet
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ (17)

17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.
 65:9  عَاقِبَةُ    ǎāḳibetu    sonucu  
İsim   Mufa’ale Kalıbı   Edilgen   Dişil   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Talâk  Suresi 9. Ayet
فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا (9)

9. Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
Kökten (مُعَقِّب) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 13:41  مُعَقِّبَ    muǎḳḳibe    iptal edecek  
İsim   Tef’il Kalıbı   Etken   Eril   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 41. Ayet
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا ۚ وَاللَّهُ يَحْكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ ۚ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (41)

41. Bizim, yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah (dilediği gibi) hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.
Kökten (مُعَقِّبَٰت) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 13:11  مُعَقِّبَاتٌ    muǎḳḳibātun    izleyenler  
İsim   Tef’il Kalıbı   Etken   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Ra’d  Suresi 11. Ayet
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ ۗ وَإِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُ ۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهِ مِنْ وَالٍ (11)

11. Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.
Kökten (يُعَقِّبْ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 27:10  يُعَقِّبْ    yuǎḳḳib    geri dönmedi  
Fiil   Tef’il Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Neml  Suresi 10. Ayet
وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ (10)

10. Asanı at! Musa (asayı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.
 28:31  يُعَقِّبْ    yuǎḳḳib    arkasına bile bakmadı  
Fiil   Tef’il Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Kasas  Suresi 31. Ayet
وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ ۖ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ (31)

31. Ve "Asanı at!" (denildi). Musa (attığı) asayı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyuruldu).