KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
وَالَّذِينَ velleƶīne ve kimseler  
تَبَوَّءُوا tebevveū yerleşenler ب و ا
الدَّارَ d-dāra o yurda Medine’ye د و ر
وَالْإِيمَانَ vel’īmāne ve imana sarılanlar ا م ن
مِنْ min  
قَبْلِهِمْ ḳablihim onlardan önce ق ب ل
يُحِبُّونَ yuHibbūne severler ح ب ب
مَنْ men kimseleri  
هَاجَرَ hācera hicret edenleri ه ج ر
إِلَيْهِمْ ileyhim kendilerine  
وَلَا ve lā ve  
يَجِدُونَ yecidūne bulmazlar و ج د
فِي  
صُدُورِهِمْ Sudūrihim göğüslerinde ص د ر
حَاجَةً Hāceten bir ihtiyaç ح و ج
مِمَّا mimmā ötürü  
أُوتُوا ūtū onlara verilelerden ا ت ي
وَيُؤْثِرُونَ veyuṧirūne ve tercih ederler ا ث ر
عَلَىٰ ǎlā  
أَنْفُسِهِمْ enfusihim öz canlarına ن ف س
وَلَوْ velev dahi  
كَانَ kāne olsa ك و ن
بِهِمْ bihim kendilerinin  
خَصَاصَةٌ ḣaSāSatun ihtiyaçları خ ص ص
وَمَنْ ve men ve kim  
يُوقَ yūḳa korunursa و ق ي
شُحَّ şuHHa cimriliğinden ش ح ح
نَفْسِهِ nefsihi nefsinin ن ف س
فَأُولَٰئِكَ feulāike işte  
هُمُ humu onlar  
الْمُفْلِحُونَ l-mufliHūne başarıya erenlerdir ف ل ح
TÜRKÇE OKUNUŞ
9. velleẕîne tebevveü-ddâra vel'îmâne min ḳablihim yüḥibbûne men hâcera ileyhim velâ yecidûne fî ṣudûrihim ḥâcetem mimmâ ûtû veyü'ŝirûne `alâ enfüsihim velev kâne bihim ḫaṣâṣah. vemey yûḳa şüḥḥa nefsihî feülâike hümü-lmüfliḥûn.
DİYANET VAKFI
9. Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
DİYANET İŞLERİ
9. Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.
ELMALILI HAMDI YAZIR
9. Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
9. Ve onların göçmesinden önce yurtlarını hazırlayıp orasını bir iman konağı haline getirenlere ve yurtlarına göçenleri sevenlere ve onlara verilen şeylere karşı gönüllerinde bir ihtiyaç, bir istek duymayanlara ve ihtiyaçları bile olsa onları kendilerinden üstün tutanlara gelince: Ve kim, nefsinin hırsından, kıskançlık ve nekesliğinden geçerse gerçekten de o çeşit kimselerdir kurtulanların, muratlarına erenlerin ta kendileri.
ALİ BULAÇ
9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
SÜLEYMAN ATEŞ
9. (O mallar) Şu göçmen fakirlere aittir ki (onlar) yurtlarından ve mallarından (sürülüp) çıkarılmışlardır; Allah'ın lutuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Elçisine yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.
GÜLTEKİN ONAN
9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp inancı [gönüllerine] yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefslerine tercih ederler. Kim nefsini 'cimri ve bencil tutkularından' korumuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
SUAT YILDIRIM
9. Bunlardan önce Medine'yi yurt edinip imana sarılanlar ise, kendi beldelerine hicret edenlere sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma veya istek duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler. Her kim nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte felah ve mutluluğa erenler onlar olacaklardır. (76,8; 2,177)