KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
وَلَوْ velev ve eğer  
جَعَلْنَاهُ ceǎlnāhu biz onu yapsaydık ج ع ل
قُرْانًا ḳur’ānen bir Kur’an ق ر ا
أَعْجَمِيًّا eǎ’cemiyyen yabancı dilde ع ج م
لَقَالُوا leḳālū derlerdi ki ق و ل
لَوْلَا levlā değil miydi?  
فُصِّلَتْ fuSSilet açıklanmalı ف ص ل
ايَاتُهُ āyātuhu onun ayetleri ا ي ي
أَأَعْجَمِيٌّ eeǎ’cemiyyun yabancı söz mü? ع ج م
وَعَرَبِيٌّ ve ǎrabiyyun arab olana ع ر ب
قُلْ ḳul de ki ق و ل
هُوَ huve o  
لِلَّذِينَ lilleƶīne için  
امَنُوا āmenū inananlar ا م ن
هُدًى huden bir yol göstericidir ه د ي
وَشِفَاءٌ ve şifāun ve gönüllere şifadır ش ف ي
وَالَّذِينَ velleƶīne gelince  
لَا  
يُؤْمِنُونَ yuminūne inanmayanlara ا م ن
فِي vardır  
اذَانِهِمْ āƶānihim onların kulaklarında ا ذ ن
وَقْرٌ veḳrun bir ağırlık و ق ر
وَهُوَ ve huve ve o  
عَلَيْهِمْ ǎleyhim onlara  
عَمًى ǎmen bir körlüktür ع م ي
أُولَٰئِكَ ulāike onlar  
يُنَادَوْنَ yunādevne çağırılıyorlar ن د و
مِنْ min -den  
مَكَانٍ mekānin bir yer- ك و ن
بَعِيدٍ beǐydin uzak ب ع د
TÜRKÇE OKUNUŞ
44. velev ce`alnâhü ḳur'ânen a`cemiyyel leḳâlû levlâ füṣṣilet âyâtüh. ea`cemiyyüv ve`arabiyy. ḳul hüve lilleẕîne âmenû hüdev veşifâün. velleẕîne lâ yü'minûne fî âẕânihim vaḳruv vehüve `aleyhim `amâ. ülâike yünâdevne mim mekânim be`îd.
DİYANET VAKFI
44. Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)
DİYANET İŞLERİ
44. Biz bu Kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: "Ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı bir dille söylenir mi?" derlerdi. De ki: "Bu, inananlara doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır." İnanmayanların kulaklarında ağırlık vardır ve onlara kapalıdır; sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar.
ELMALILI HAMDI YAZIR
44. Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur'ân yapsaydık onlar mutlaka: "Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?" derlerdi. Sen de ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır." İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
44. Eğer yabancı bir dille meydana getirseydik Kur'an'ı, elbette derlerdi ki ayetleri Arapça olarak açıklansaydı da anlasaydık olmaz mıydı? Bu, yabancı bir dille söylenmiş söz, söyleyen de Arap ha? De ki: O, inananlara doğru yolu gösterir ve şifadır; inanmayanlarınsa kulaklarında ağırlık var ve Kur'an, onları kör etmede; sanki onlara pek uzak bir yerden nida edilmede.
ALİ BULAÇ
44. Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."
SÜLEYMAN ATEŞ
44. Eğer biz onu, yabancı (dilde) bir Kur'an yapsaydık derlerdi ki: "Ayetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı söz mü (geliyor)?" De ki: "O, inananlar için bir yol gösterici ve (gönüllere) şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o, onlara bir körlüktür. (Sanki) Onlar, uzak bir yerden çağırılıyorlar (da duymuyorlar).
GÜLTEKİN ONAN
44. Eğer biz onu acemi [Arapça olmayan bir dilde] olan bir Kuran kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, acemi [Arapça olmayan bir dil] mi?" De ki: "O, inananlar için bir hidayet ve bir şifadır. İnanmayanların ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kuran), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."
SUAT YILDIRIM
44. Eğer biz Kur'ân’ı yabancı bir dille gönderseydik derlerdi ki:“Neden, onun âyetleri açıkça beyan edilmedi? Dil yabancı, muhatap arap! Olur mu böyle şey?” De ki: “O, iman edenler için hidâyet ve şifadır.”Ama iman etmeyenlerin kulaklarında ağırlıklar vardır. Kur’ân onlara kapalı ve karanlık gelir.Onların, çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni hiç anlamıyorlar gibi bir halleri vardır. (26,198-199; 17,82)