KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
فِي  
بُيُوتٍ buyūtin evlerdedir ب ي ت
أَذِنَ eƶine izin verdiği ا ذ ن
اللَّهُ llahu Allah’ın  
أَنْ en  
تُرْفَعَ turfeǎ yükseltilmesine ر ف ع
وَيُذْكَرَ ve yuƶkera ve anılmasına ذ ك ر
فِيهَا fīhā içlerinde  
اسْمُهُ ismuhu adının س م و
يُسَبِّحُ yusebbiHu tesbih ederler س ب ح
لَهُ lehu O’nu  
فِيهَا fīhā onların içinde  
بِالْغُدُوِّ bil-ğuduvvi sabah غ د و
وَالْاصَالِ vel’āSāli ve akşam ا ص ل
TÜRKÇE OKUNUŞ
36. fî büyûtin eẕine-llâhü en türfe`a veyüẕkera fîhe-smühû yüsebbiḥu lehû fîhâ bilgudüvvi vel'eṣâl.
DİYANET VAKFI
36. (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
DİYANET İŞLERİ
36. Allah'ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar sabah akşam O'nu tesbih ederler.
ELMALILI HAMDI YAZIR
36. (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
36. Bu ışık, o evlerdedir ki Allah, oralarda adının yüceltilmesine ve anılmasına izin vermiştir ve oralarda, sabahakşam onu tenzih edenler vardır.
ALİ BULAÇ
36. (Bu nur,) Allah'ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.
SÜLEYMAN ATEŞ
36. (Bu kandil) Allah'ın yükseltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Onların içinde sabah akşam O'nu tesbih eder(şanının yüceliğini anar)lar:
GÜLTEKİN ONAN
36. (Bu nur,) Tanrı'nın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.
SUAT YILDIRIM
36. O nûra, Allah'ın yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği evlerde (mescidlerde) kavuşulur. Oralarda, sabah akşam O’nun şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler, ne alım ve satımlar onları Allah’ı zikretmekten, namazı hakkıyla ifa etmekten, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, alt üst olacağı bir günden endişe ederler. (39,47; 73,40; 18,14,42; 76,10; 62,9; 63, 9; 72,18)