KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
فَدَلَّاهُمَا fedellāhumā onları aşağı sarkıttı د ل ل
بِغُرُورٍ biğurūrin aldatarak غ ر ر
فَلَمَّا felemmā ne zaman ki  
ذَاقَا ƶāḳā tadınca ذ و ق
الشَّجَرَةَ ş-şecerate ağacın meyvasını ش ج ر
بَدَتْ bedet göründü ب د و
لَهُمَا lehumā kendilerine  
سَوْاتُهُمَا sev’ātuhumā çirkin yerleri س و ا
وَطَفِقَا ve Tafiḳā ve başladılar ط ف ق
يَخْصِفَانِ yeḣSifāni üst üste yamayıp örtmeğe خ ص ف
عَلَيْهِمَا ǎleyhimā üzerlerine  
مِنْ min -ndan  
وَرَقِ veraḳi yaprakları- و ر ق
الْجَنَّةِ l-cenneti cennet ج ن ن
وَنَادَاهُمَا ve nādāhumā ve onlara seslendi ن د و
رَبُّهُمَا rabbuhumā Rableri ر ب ب
أَلَمْ elem  
أَنْهَكُمَا enhekumā ben sizi men’etmedim mi? ن ه ي
عَنْ ǎn  
تِلْكُمَا tilkumā bu  
الشَّجَرَةِ ş-şecerati ağaçtan ش ج ر
وَأَقُلْ ve eḳul ve demedim mi? ق و ل
لَكُمَا lekumā size  
إِنَّ inne şüphesiz  
الشَّيْطَانَ ş-şeyTāne şeytan ش ط ن
لَكُمَا lekumā sizin için  
عَدُوٌّ ǎduvvun düşmandır ع د و
مُبِينٌ mubīnun apaçık ب ي ن
TÜRKÇE OKUNUŞ
22. fedellâhümâ bigurûr. felemmâ ẕâḳe-şşecerate bedet lehümâ sev'âtühümâ veṭafiḳâ yaḫṣifâni `aleyhimâ miv veraḳi-lcenneh. venâdâhümâ rabbühümâ elem enhekümâ `an tilküme-şşecerati veeḳul lekümâ inne-şşeyṭâne lekümâ `adüvvüm mübîn.
DİYANET VAKFI
22. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.
DİYANET İŞLERİ
22. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, "Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?" diye seslendi.
ELMALILI HAMDI YAZIR
22. Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
22. Onları böylece aldattı. Derken o ağacın meyvesinden tadınca avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular. Rableri nida edip onlara dedi ki: Sizi, şu ağacın meyvesini yemeden menetmedim mi ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır.
ALİ BULAÇ
22. Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
SÜLEYMAN ATEŞ
22. Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı, (önceki mevkilerinden indirdi). Ağac(ın meyvasın)ı tadınca çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerine örtmeğe başladılar. Rableri onlara ünledi: "Ben sizi o ağaçtan men'etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"
GÜLTEKİN ONAN
22. Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
SUAT YILDIRIM
22. Böylece onları aldatarak mevkilerinden düşürdü. Şöyle ki: O ağacın meyvesini tadar tatmaz, edep yerlerinin açık olduğunu fark ettiler. Derhal, buldukları cennet yapraklarıyla edep yerlerini örtmeye başladılar.Onların Rabbi ise nida edip buyurdu: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi? Ben şeytanın sizin besbelli düşmanınız olduğunu söylemedim mi? Niçin Beni dinlemediniz de bu perişan duruma düştünüz?” (20,121) {KM, Tekvin 3,7}