KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
هُوَ huve O’dur  
الَّذِي lleƶī  
يُسَيِّرُكُمْ yuseyyirukum sizi gezdiren س ي ر
فِي  
الْبَرِّ l-berri karada ب ر ر
وَالْبَحْرِ velbeHri ve denizde ب ح ر
حَتَّىٰ Hattā hatta  
إِذَا iƶā zaman  
كُنْتُمْ kuntum olduğunuz ك و ن
فِي  
الْفُلْكِ l-fulki gemide ف ل ك
وَجَرَيْنَ ve cerayne ve yürüttüğü zaman ج ر ي
بِهِمْ bihim bununla  
بِرِيحٍ birīHin bir rüzgârın ر و ح
طَيِّبَةٍ Tayyibetin tatlı ط ي ب
وَفَرِحُوا ve feriHū ve neşelendikleri sırada ف ر ح
بِهَا bihā onların bununla  
جَاءَتْهَا cāethā birden çıkıp ج ي ا
رِيحٌ rīHun bir fırtına ر و ح
عَاصِفٌ ǎāSifun sert ع ص ف
وَجَاءَهُمُ ve cāehumu ve geldiğinde ج ي ا
الْمَوْجُ l-mevcu dalgalar م و ج
مِنْ min  
كُلِّ kulli her ك ل ل
مَكَانٍ mekānin yönden ك و ن
وَظَنُّوا ve Zennū ve kanaat getirdiklerinde ظ ن ن
أَنَّهُمْ ennehum muhakkak onlar  
أُحِيطَ uHīTa kuşatıldıklarına ح و ط
بِهِمْ bihim kendilerinin  
دَعَوُا deǎvu dua etmeye başlarlar د ع و
اللَّهَ llahe Allah’a  
مُخْلِصِينَ muḣliSīne has kılarak خ ل ص
لَهُ lehu O’na  
الدِّينَ d-dīne dini د ي ن
لَئِنْ lein eğer  
أَنْجَيْتَنَا enceytenā bizi kurtarırsan ن ج و
مِنْ min  
هَٰذِهِ hāƶihi bundan  
لَنَكُونَنَّ lenekūnenne elbette olacağız ك و ن
مِنَ mine -den  
الشَّاكِرِينَ ş-şākirīne şükredenler- ش ك ر
TÜRKÇE OKUNUŞ
22. hüve-lleẕî yüseyyiruküm fi-lberri velbaḥr. ḥattâ iẕâ küntüm fi-lfülk. vecerayne bihim birîḥin ṭayyibetiv veferiḥû bihâ câethâ rîḥun `âṣifüv vecâehümü-lmevcü min külli mekâniv veżannû ennehüm üḥîṭa bihim de`avu-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîn. lein enceytenâ min hâẕihî lenekûnenne mine-şşâkirîn.
DİYANET VAKFI
22. Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgarla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
DİYANET İŞLERİ
22. Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler; bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, "Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz" diye O'na yalvarırlar.
ELMALILI HAMDI YAZIR
22. Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız." derler. Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır. Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
22. Öyle bir mabuttur ki sizi karada ve denizde gezdirir. Hatta gemide bulunduğunuz ve güzel, temiz bir yel, gemileri sürüp akıttığı ve içindekiler ferahlayıp sevindiği sırada birden şiddetli bir fırtınadır kopar, denizin her yanından dalgalar köpürüp saldırır, gemidekiler, çepçevre o dalgalarla kuşatılmış sanırlar kendilerini. İhlasla Allah'a dua ederler, bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız derler.
ALİ BULAÇ
22. Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız."
SÜLEYMAN ATEŞ
22. Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide olduğunuz zaman(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanları hoş bir rüzgarla alıp götürdüğü, ve (yolcular) bununla sevindikleri sırada, birden gemiye, şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sandıkları zaman, dini, yalnız Allah'a halis kılarak O'na şöyle yalvarmağa başlarlar: "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, şükredenlerden olacağız.
GÜLTEKİN ONAN
22. Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Tanrı'ya dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız."
SUAT YILDIRIM
22. Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O'dur.Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgârla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar:“Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felâketten kurtarırsan, mutlaka şükreden kullarından olacağız!” derler. (2,139) {KM, Mezmurlar 107,23-30}