KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
وَلِيَعْلَمَ veliyeǎ’leme ve bilmesi içindir ع ل م
الَّذِينَ elleƶīne kimseleri  
نَافَقُوا nāfeḳū iki yüzlülük edenleri ن ف ق
وَقِيلَ ve ḳīle dendiği halde ق و ل
لَهُمْ lehum onlara  
تَعَالَوْا teǎālev gelin ع ل و
قَاتِلُوا ḳātilū savaşın ق ت ل
فِي  
سَبِيلِ sebīli yolunda س ب ل
اللَّهِ llahi Allah  
أَوِ evi ya da  
ادْفَعُوا dfeǔ savunun د ف ع
قَالُوا ḳālū dediler ق و ل
لَوْ lev eğer  
نَعْلَمُ neǎ’lemu bilseydik ع ل م
قِتَالًا ḳitālen savaş olacağını ق ت ل
لَاتَّبَعْنَاكُمْ lāttebeǎ’nākum sizinle gelirdik ت ب ع
هُمْ hum onlar  
لِلْكُفْرِ lilkufri küfre ك ف ر
يَوْمَئِذٍ yevmeiƶin o gün  
أَقْرَبُ eḳrabu yakın idiler ق ر ب
مِنْهُمْ minhum ondan  
لِلْإِيمَانِ lilīmāni imandan çok ا م ن
يَقُولُونَ yeḳūlūne söylüyorlar ق و ل
بِأَفْوَاهِهِمْ biefvāhihim ağızlarıyla ف و ه
مَا  
لَيْسَ leyse olmayanı ل ي س
فِي içinde  
قُلُوبِهِمْ ḳulūbihim kalblerinin ق ل ب
وَاللَّهُ vallahu halbuki Allah  
أَعْلَمُ eǎ’lemu çok iyi bilmektedir ع ل م
بِمَا bimā şeyi  
يَكْتُمُونَ yektumūne içlerinde sakladıkları ك ت م
TÜRKÇE OKUNUŞ
167. veliya`leme-lleẕîne nâfeḳû. veḳîle lehüm te`âlev ḳâtilû fî sebîli-llâhi evi-dfe`û. ḳâlû lev na`lemü ḳitâlel letteba`nâküm. hüm lilküfri yevmeiẕin aḳrabü minhüm lil'îmân. yeḳûlûne biefvâhihim mâ leyse fî ḳulûbihim. vellâhü a`lemü bimâ yektümûn.
DİYANET VAKFI
167. İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kafirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir.
DİYANET İŞLERİ
167. İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: "gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun" dendiği zaman: "Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik" dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir.
ELMALILI HAMDI YAZIR
167. İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
167. Münafıklık edenleri de açığa vurmayı murad etmişti. Onlara, gelin, Allah yolunda savaşın, yahut da onları defedin deyince, savaşmayı bilseydik elbette size uyardık dediler. Halbuki onlar, o gün imandan ziyade küfre yakındılar. Özlerinde olmayan söze getiriyorlardı. Onların bütün gizlediklerini Allah bilir.
ALİ BULAÇ
167. Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
SÜLEYMAN ATEŞ
167. Ve iki yüzlülük edenleri bilsin (ortaya çıkarsın). Onlara: "Gelin, Allah yolunda savaşın, ya da savunun." dendiği halde: "Eğer savaş (olacağını) bilseydik, sizinle gelirdik." dediler. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla, kalblerinde olmayanı söylüyorlar. Halbuki Allah, içlerinde sakladıkları şeyi çok iyi bilmektedir.
GÜLTEKİN ONAN
167. Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Tanrı'nın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde: "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, inançtan / inanmaktan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Tanrı onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
SUAT YILDIRIM
167. İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah'ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: “Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve ailelerinize saldırmasını önleyin!” denildiğinde: “Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık.” dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onların gizlediklerini pek iyi bilir.