Zay-Mim-Elif     ظ م ا
Susamak

  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 3 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
1 kez   تَظْمَؤُا۟
1 kez   ظَّمْ َٔان
1 kez   ظَمَأ
Kökten (تَظْمَؤُا۟) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 20:119  تَظْمَأُ    teZmeu    susamayacaksın  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   

Tâ-Hâ  Suresi 119. Ayet
وَأَنَّكَ لَا تَظْمَأُ فِيهَا وَلَا تَضْحَىٰ (119)

119. Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Kökten (ظَّمْ َٔان) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 24:39  الظَّمْانُ    Z-Zem’ānu    susayan  
İsim   Eril   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   

Nûr  Suresi 39. Ayet
وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً حَتَّىٰ إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ ۗ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ (39)

39. İnkar edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür.
Kökten (ظَمَأ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 9:120  ظَمَأٌ    Zemeun    bir susuzluk  
İsim   Eril   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   Belirsiz   

Tevbe  Suresi 120. Ayet
مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْأَعْرَابِ أَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِأَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِهِ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ لَا يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَطَئُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلًا إِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ (120)

120. Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevi Araplara Allah'ın Resulünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa duçar olmaları, kafirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez.