Vav-he-Be     و ه ب
Karşılıksız vermek

  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 25 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
22 kez   وَهَبَ
3 kez   وَهَّاب
Kökten (وَهَبَ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 3:8  وَهَبْ    ve heb    ve ver  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Âl-i İmrân  Suresi 8. Ayet
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ (8)

8. (Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.
 3:38  هَبْ    heb    ver  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Âl-i İmrân  Suresi 38. Ayet
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ (38)

38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.
 6:84  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve biz hediye ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

En’âm  Suresi 84. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۚ كُلًّا هَدَيْنَا ۚ وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ ۖ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَىٰ وَهَارُونَ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ (84)

84. Biz O'na İshak ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve O'nun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle mükafatlandırırız.
 14:39  وَهَبَ    vehebe    lutfeden  
Fiil   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   

İbrahim  Suresi 39. Ayet
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ ۚ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ (39)

39. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir."
 19:5  فَهَبْ    feheb    Ne olur lutfet  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Meryem  Suresi 5. Ayet
وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا (5)

5. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver.
 19:19  لِأَهَبَ    liehebe    hediye edeyim diye  
Fiil   1. şahıs, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   

Meryem  Suresi 19. Ayet
قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا (19)

19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.
 19:49  وَهَبْنَا    vehebnā    biz armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Meryem  Suresi 49. Ayet
فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا (49)

49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
 19:50  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve lutfettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Meryem  Suresi 50. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا (50)

50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
 19:53  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Meryem  Suresi 53. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا (53)

53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.
 21:72  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve hediye ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Enbiyâ  Suresi 72. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ (72)

72. Ona (İbrahim'e), İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya'kub'u lütfettik; herbirini salih insanlar yaptık.
 21:90  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Enbiyâ  Suresi 90. Ayet
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَىٰ وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا ۖ وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ (90)

90. Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.
 25:74  هَبْ    heb    lutfeyle  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Furkân  Suresi 74. Ayet
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا (74)

74. (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler.
 26:21  فَوَهَبَ    fevehebe    sonra verdi  
Fiil   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   

Şu’arâ  Suresi 21. Ayet
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ (21)

21. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
 26:83  هَبْ    heb    ver  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Şu’arâ  Suresi 83. Ayet
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ (83)

83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
 29:27  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve biz armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Ankebût  Suresi 27. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ (27)

27. Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükafatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin) dendir.
 33:50  وَهَبَتْ    vehebet    hibe ederse  
Fiil   3. şahıs, Dişil, Tekil   Geçmiş Zaman   

Ahzâb  Suresi 50. Ayet
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُؤْمِنَةً إِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَنْ يَسْتَنْكِحَهَا خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۗ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا (50)

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
 37:100  هَبْ    heb    lutfet  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Sâffât  Suresi 100. Ayet
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100)

100. O: "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
 38:30  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve biz armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Sâd  Suresi 30. Ayet
وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ (30)

30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.
 38:35  وَهَبْ    ve heb    ve ver  
Fiil   2. şahıs, Eril, Tekil   Emir Kipi   

Sâd  Suresi 35. Ayet
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ (35)

35. Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.
 38:43  وَوَهَبْنَا    ve vehebnā    ve armağan ettik  
Fiil   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Sâd  Suresi 43. Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ (43)

43. Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.
 42:49  يَهَبُ    yehebu    bahşeder  
Fiil   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   

Şûrâ  Suresi 49. Ayet
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ الذُّكُورَ (49)

49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.
 42:49  وَيَهَبُ    ve yehebu    ve bahşeder  
Fiil   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   

Şûrâ  Suresi 49. Ayet
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ الذُّكُورَ (49)

49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.
Kökten (وَهَّاب) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 3:8  الْوَهَّابُ    l-vehhābu    çok bağış yapansın  
İsim   Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   

Âl-i İmrân  Suresi 8. Ayet
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ (8)

8. (Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.
 38:9  الْوَهَّابِ    l-vehhābi    çok lutufta bulunan  
Sıfat   Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   

Sâd  Suresi 9. Ayet
أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ (9)

9. Yoksa aziz ve lütufkar olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır!
 38:35  الْوَهَّابُ    l-vehhābu    çok lutfeden  
İsim   Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Merfû` İsim   

Sâd  Suresi 35. Ayet
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ (35)

35. Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.