Te-Ra-Fe     ت ر ف
soft, ease, to lead a delicate life, enjoy good things of life, to bestow the good things of life.
  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 8 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
3 kez   أُتْرِفُ
5 kez   مُتْرَفِين
Kökten (أُتْرِفُ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 11:116  أُتْرِفُوا    utrifū    bulundukları refahın  
Fiil   İf’al Kalıbı   Edilgen   3. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Hûd  Suresi 116. Ayet
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّنْ أَنْجَيْنَا مِنْهُمْ ۗ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ (116)

116. Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkar idiler.
 21:13  أُتْرِفْتُمْ    utriftum    şımartıldığınız  
Fiil   İf’al Kalıbı   Edilgen   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Enbiyâ  Suresi 13. Ayet
لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَىٰ مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ (13)

13. "Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!"
 23:33  وَأَتْرَفْنَاهُمْ    veetrafnāhum    ve kendilerine refah verdiklerimiz  
Fiil   İf’al Kalıbı   Edilgen   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Mü’minûn  Suresi 33. Ayet
وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ (33)

33. Onun kavminden, kafir olup ahirete ulaşmayı inkar eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."
Kökten (مُتْرَفِين) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 17:16  مُتْرَفِيهَا    mutrafīhā    onun varlıklılarına  
İsim   İf’al Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

İsrâ  Suresi 16. Ayet
وَإِذَا أَرَدْنَا أَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا (16)

16. Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helake müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.
 23:64  مُتْرَفِيهِمْ    mutrafīhim    varlıklılarını  
İsim   İf’al Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

Mü’minûn  Suresi 64. Ayet
حَتَّىٰ إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِمْ بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ (64)

64. En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.
 34:34  مُتْرَفُوهَا    mutrafūhā    varlıkla şımarmış kimseleri  
İsim   İf’al Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

Sebe’  Suresi 34. Ayet
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ (34)

34. Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkar ediyoruz, demişlerdir.
 43:23  مُتْرَفُوهَا    mutrafūhā    oranın zenginleri  
İsim   İf’al Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Merfû` İsim   

Zuhruf  Suresi 23. Ayet
وَكَذَٰلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰ آثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ (23)

23. Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi.
 56:45  مُتْرَفِينَ    mutrafīne    varlık içinde şımartılmış  
İsim   İf’al Kalıbı   Edilgen   Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   

Vâkı’a  Suresi 45. Ayet
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ (45)

45. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.