Nun-Za-Ayn     ن ز ع
Çıkarmak, çekmek

  Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 20 kez geçiyor.

GÖVDE(LER)
7 kez   تَنَٰزَعُ
1 kez   نَزَّاعَة
10 kez   نَزَعَ
1 kez   نَّٰزِعَٰت
1 kez   يُنَٰزِعُ
Kökten (تَنَٰزَعُ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 3:152  وَتَنَازَعْتُمْ    ve tenāzeǎ’tum    ve birbirinizle çekiştiniz  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Âl-i İmrân  Suresi 152. Ayet
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا أَرَاكُمْ مَا تُحِبُّونَ ۚ مِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ (152)

152. Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vadini yerine getirmiştir. Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve asi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkardır.
 4:59  تَنَازَعْتُمْ    tenāzeǎ’tum    anlaşmazlığa düşerseniz  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Nisâ  Suresi 59. Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ ۖ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا (59)

59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
 8:43  وَلَتَنَازَعْتُمْ    veletenāzeǎ’tum    ve çekişirdiniz  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   2. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Enfâl  Suresi 43. Ayet
إِذْ يُرِيكَهُمُ اللَّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلًا ۖ وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ سَلَّمَ ۗ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (43)

43. Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir.
 8:46  تَنَازَعُوا    tenāzeǔ    birbirinizle çekişmeyin  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   2. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   

Enfâl  Suresi 46. Ayet
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ ۖ وَاصْبِرُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ (46)

46. Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
 18:21  يَتَنَازَعُونَ    yetenāzeǔne    tartışıyorlardı  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   

Kehf  Suresi 21. Ayet
وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوا أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَأَنَّ السَّاعَةَ لَا رَيْبَ فِيهَا إِذْ يَتَنَازَعُونَ بَيْنَهُمْ أَمْرَهُمْ ۖ فَقَالُوا ابْنُوا عَلَيْهِمْ بُنْيَانًا ۖ رَبُّهُمْ أَعْلَمُ بِهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ غَلَبُوا عَلَىٰ أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِمْ مَسْجِدًا (21)

21. Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah'ın vadinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler. Hani onlar aralarında Ashab-ı Kehfin durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üzerlerine bir bina yapın. Rableri onları daha iyi bilir." Onların durumuna vakıf olanlar ise: "Bizler, kesinlikle onların yanıbaşlarına bir mescit yapacağız" dediler.
 20:62  فَتَنَازَعُوا    fetenāzeǔ    sonra tartıştılar  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Çoğul   Geçmiş Zaman   

Tâ-Hâ  Suresi 62. Ayet
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ (62)

62. Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.
 52:23  يَتَنَازَعُونَ    yetenāzeǔne    kapışırlar  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   

Tûr  Suresi 23. Ayet
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ (23)

23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
Kökten (نَزَّاعَة) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 70:16  نَزَّاعَةً    nezzāǎten    kavurur soyar  
İsim   Tefâ’ul Kalıbı   Dişil, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Me’âric  Suresi 16. Ayet
نَزَّاعَةً لِلشَّوَىٰ (16)

16. Derileri kavurup soyar.
Kökten (نَزَعَ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 3:26  وَتَنْزِعُ    ve tenziǔ    ve alırsın  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   2. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Âl-i İmrân  Suresi 26. Ayet
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (26)

26. (Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.
 7:27  يَنْزِعُ    yenziǔ    soyarak  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 27. Ayet
يَا بَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْآتِهِمَا ۗ إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْ ۗ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ (27)

27. Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
 7:43  وَنَزَعْنَا    ve nezeǎ’nā    ve çıkarıp atmışızdır  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 43. Ayet
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ ۖ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ ۖ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ ۖ وَنُودُوا أَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (43)

43. (Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona varis kılındınız diye seslenilir.
 7:108  وَنَزَعَ    ve nezeǎ    ve böğründen çıkardı  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

A’râf  Suresi 108. Ayet
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ (108)

108. Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
 11:9  نَزَعْنَاهَا    nezeǎ’nāhā    onu geri alsak  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Hûd  Suresi 9. Ayet
وَلَئِنْ أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ (9)

9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
 15:47  وَنَزَعْنَا    ve nezeǎ’nā    çıkarıp atmışızdır  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Hicr  Suresi 47. Ayet
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ (47)

47. Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.
 19:69  لَنَنْزِعَنَّ    lenenziǎnne    ayıracağız  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   1. şahıs, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Meryem  Suresi 69. Ayet
ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا (69)

69. Sonra her milletten, rahman olan Allah'a en çok asi olanlar hangileri ise çekip ayıracağız.
 26:33  وَنَزَعَ    ve nezeǎ    ve çıkardı  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Eril, Tekil   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Şu’arâ  Suresi 33. Ayet
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ (33)

33. Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
 28:75  وَنَزَعْنَا    ve nezeǎ’nā    ve çıkarırız  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   1. şahıs, Çoğul   Geçmiş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Kasas  Suresi 75. Ayet
وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ (75)

75. (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kafirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.
 54:20  تَنْزِعُ    tenziǔ    koparıp deviriyordu  
Fiil   Tefâ’ul Kalıbı   3. şahıs, Dişil, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mansûb İsim   Belirsiz   

Kamer  Suresi 20. Ayet
تَنْزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ (20)

20. O rüzgar, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
Kökten (نَّٰزِعَٰت) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 79:1  وَالنَّازِعَاتِ    vennāziǎāti    andolsun söküp çıkaranlara  
İsim   Tefâ’ul Kalıbı   Etken   Dişil, Çoğul   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Nâzi’ât  Suresi 1. Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا (1)

1. Söküp çıkaranlara, andolsun;
Kökten (يُنَٰزِعُ) türemiş Kelimeler ve Kur'anda geçtiği ayetler

 22:67  يُنَازِعُنَّكَ    yunāziǔnneke    seninle çekişmesinler  
Fiil   Mufa’ale Kalıbı   Etken   3. şahıs, Eril, Tekil   Şimdiki/Geniş Zaman   Mecrûr İsim   Belirsiz   

Hac  Suresi 67. Ayet
لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ ۖ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ ۚ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًى مُسْتَقِيمٍ (67)

67. Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.